Geçici Görevlendirme Uzatılabilir mi? Bir Filozofun Bakışıyla Zaman, Sorumluluk ve Aidiyet Üzerine
Bir Soru, Bin Yorum: Görevlendirmenin Felsefi Kökleri
Filozofun gözünden bakıldığında her geçici görevlendirme, yalnızca idari bir karar değil; insanın varoluşuna dair bir deneydir. Çünkü insan, her eyleminde bir “yer”e, bir “amaç”a ve bir “zaman”a bağlıdır. Bir kurumun çalışanını belli bir süreliğine başka bir yere görevlendirmesi, aslında bireyin kendi köklerinden geçici olarak koparılması anlamına gelir. Burada sormamız gereken temel soru şudur: “Bir insanın görevi uzadıkça, geçiciliği kalıcıya mı dönüşür?”
Ontolojik düzlemde bu, “varlığın geçiciliği ile kalıcılığı arasında salınan bir haldir.” Görevlendirme uzatıldığında, kişi artık “geçici” olmaktan çıkar mı, yoksa sadece “geçiciliği uzatılmış” bir hal midir?
Etik Perspektif: Sorumluluk ve Adalet Dengesi
Etik açıdan geçici görevlendirmenin uzatılması, iki yönlü bir sorumluluk doğurur. Birincisi, görevlendirilen kişiye karşı olan adalet; ikincisi, görevlendiren kuruma karşı olan sadakat. Görevlendirme süresinin uzatılması, bazen bir ihtiyaçtan, bazen de bir alışkanlıktan doğar. Fakat etik sorular burada başlar:
“Bir bireyi uzun süre geçici bir durumda tutmak, onun istikrar hakkını ihlal eder mi?” “İdarenin ihtiyacı mı, bireyin huzuru mu daha önce gelir?”
Bu soruların cevabı net değildir. Çünkü etik, çoğu zaman “doğru” ile “yanlış” arasında değil, “daha az yanlış” olan arasında seçim yapmamızı ister. Görevlendirmenin uzatılması da bu gri alanda şekillenir. Bir yanda görev bilinciyle hareket eden çalışan, diğer yanda sistemin sürekliliğini gözeten yönetim vardır. Hangisinin sesi daha haklı çıkar?
Epistemoloji Bağlamında: Bilginin ve Niyetin Şeffaflığı
Bilgi felsefesi (epistemoloji) açısından geçici görevlendirme uzatımı, bilgiye dayalı kararların şeffaflığını sınar. Kararın temeli nedir? Nesnel ölçütler mi, yoksa öznel değerlendirmeler mi?
Bu noktada şu soruların yanıtı önemlidir:
“Görevlendirmenin uzatılması hangi bilgiye dayanır?” “Bu bilgi, karar vericinin niyetinden bağımsız mıdır?”
Eğer bilgi sübjektif niyetlerle kirlenmişse, karar etik olmaktan uzaklaşır. Çünkü bilginin gücü, niyetin saflığında yatar. Bu nedenle, görevlendirme süresini uzatan her yönetici, epistemolojik bir sorumluluk taşır: “Kararım neye dayanıyor?” sorusunu dürüstçe yanıtlamak.
Ontoloji ve Kimlik: Görevlendirme Kimin Üzerine Kurulur?
Ontolojik açıdan her geçici görevlendirme, “yer değiştiren bir kimlik”tir. Kişi, kendi öz varlığını yeni bir mekân, yeni bir çevre ve yeni bir hiyerarşi içinde yeniden tanımlar. Ancak uzatma kararı geldiğinde, bu yeniden tanımlama süreci uzar. Kimlik, geçici bir maskeye dönüşür mü? Yoksa kişi, bulunduğu yerle yeni bir bağ mı kurar?
Belki de şu soruyu sormalıyız: “Bir görevlendirme ne kadar uzarsa, ‘geçici’ sıfatı o kadar anlamsızlaşmaz mı?”
Bu noktada geçicilik, kalıcılığa göz kırpar. Ve insan, kendini hem ait hissettiği hem de geçici olduğunu bildiği bir yerde bulur — bu, modern çalışma hayatının varoluşsal paradoksudur.
Yönetimsel Gerçeklik ve İnsan Gerçeği
Yasal olarak geçici görevlendirme uzatılabilir. Fakat bu uzatma, yalnızca mevzuatın çizdiği sınırlar içinde değil, insanın iç dünyasında da yankı bulur. Yönetim için süre uzatımı, işin gereğidir; çalışan içinse, bazen kimliğini yeniden kurmak zorunda kaldığı bir süreçtir. Dolayısıyla “uzatma kararı”, yalnızca idari değil, aynı zamanda felsefi bir eylemdir.
Düşünsel Bir Sonuç: Zamanın Geçiciliği Üzerine
Zaman, tıpkı görevlendirme gibi geçicidir. Fakat zamanın uzaması, onun doğasını değiştirmez — sadece algımızı dönüştürür. Geçici görevlendirmenin uzatılması da benzer bir dönüşümdür:
Kişi hem aynı hem de farklıdır; hem görevlidir hem de görevlendirilen.
Sonunda şu sorular kalır: “Bir görevlendirme uzatıldığında, gerçekten ne uzar? Görev mi, yoksa insanın kendine tanıdığı sınır mı?” “Bir şey geçici olarak başladıysa, onu kalıcı kılan irade midir, yoksa alışkanlık mı?”
Belki de cevap şudur: Her geçicilik, kalıcılığın habercisidir; yeter ki insan, geçiciliğin anlamını unutmasın.