Hatırnaz Ne Demek?
Hayat bazen bize ne kadar kıymetli olduğunu unutturur. Oysa etrafımızdaki her şey, her insan, bir anlam taşır. Bir zamanlar, küçük bir kasabada yaşayan iki yakın dost vardı: Kemal ve Elif. Kemal, her zaman çözüm odaklıydı. Bir problem çıktığında, hemen çözüm arar, durmaksızın düşünür ve stratejiler geliştirirdi. Elif ise tamamen farklıydı. O, her zaman insanları anlamak, empati kurmak ve derin duygularına inmek için çabalar, sorunların çözümünden çok, insanın ruhuna dokunmak isterdi.
Bir gün, kasabaya yabancı bir kadın geldi. Adı Hatice’ydi. Kısa bir süre içinde kasaba halkı, onun huzur veren bir enerjisi olduğunu fark etti. Ama en çok dikkat çeken, Hatice’nin insanlara karşı gösterdiği özel ilgiydi. Herkes, ona “hatırnaz” diyordu.
Hatırnaz… Bu kelime ne kadar da güzel, değil mi? Yürekten gelen, içten bir ilgiyi, samimiyeti, insanların kalplerine dokunmayı anlatan bir kelime. Peki, TDK’ye göre hatırnaz ne demekti? “Hatırnaz”, en basit anlamıyla, başkalarının hatırını gözeten, onlara değer veren, içten bir şekilde ilgilenen kişi anlamına gelir. Ancak kelimenin derinliği, çok daha fazlasını barındırıyordu.
Kemal, Elif ve Hatice arasındaki ilişki de tam bu noktada farklılaşıyordu. Kemal, başlarda Hatice’yi anlamakta zorlandı. Kadın, herkesle ilgileniyor, her insana özel bir sıcaklık gösteriyor ama aynı zamanda hiçbir zaman aşırıya kaçmıyordu. Elif ise Hatice’nin bu tavırlarını hemen fark etti ve içsel dünyasına girmeyi başardı. Elif, Hatice’nin ruhunu okudu. Bir insana değer vermek, onlara kalpten bağlanmak, yalnızca doğru kelimeleri söylemekle değil, doğru duyguları paylaşmakla ilgiliydi.
Kemal, bu kadar içten bir yaklaşımın, çözüm odaklı olmaktan çok daha önemli olduğunu bir türlü kavrayamıyordu. “Neden bu kadar çok vakit harcıyor?” diye soruyordu Elif’e. “Birine kalpten yaklaşmanın, durup bir sorunun çözülmesini beklemekle ne ilgisi var?”
Elif, gülümsedi ve “Çünkü, Kemal, insanlara sadece çözüm sunmak yetmez. Onlara değer verdiğini hissettirmelisin. Bir insanın iç dünyasına dokunmak, bir çözüme ulaşmaktan çok daha kalıcıdır.” dedi.
Bir akşam, kasaba halkı büyük bir etkinlik için toplandı. Hatice de oradaydı ve herkes ona yaklaşmaya, onunla konuşmaya, onunla vakit geçirmeye çabalıyordu. Kemal de gitmek zorunda kaldı ama orada Hatice ile bir sohbet etme fırsatını kaçırmadı. Kemal, düşündüğü gibi, yine çözüm odaklı bir yaklaşım sergileyerek, Hatice’ye bir sorununu anlattı. “Sürekli bu kadar insana nasıl yakın olabiliyorsun?” diye sordu.
Hatice, gülümsedi ve “Bir insanın ne hissettiğini anlayabilmek, bir sorunun çözümünden çok daha değerli. Çünkü insanlar, onlara değer verildiğini hissettiklerinde, her zorluğu aşacak gücü kendilerinde bulurlar.” dedi.
Kemal bir an sessiz kaldı. Bu sözler, onun stratejik düşüncesine o kadar tersdi ki, bir an içinde kendini sorguladı. Elif’in söyledikleri yeniden kulaklarında çınlamaya başladı: “İnsanların kalbine dokunmak, onları gerçekten anlamak, bir problemin çözülmesinden daha derin bir anlam taşır.”
O an, Kemal, çözüm odaklı düşünmenin önemli olduğunu kabul etti ama insanları anlamanın, onlara değer vermenin, içtenlikle ilgi göstermek kadar önemli olduğunu fark etti. Hatırnaz olmak, bir insanın sadece çevresine değer vermesi değil, aynı zamanda onların duygularına da özen göstermesiydi.
O günden sonra, Kemal de Elif ve Hatice gibi insanlara daha yakın olmaya, onların kalplerine dokunmaya başladı. Belki de yaşamın en önemli derslerinden biri, insanlara içtenlikle değer vermekti. Çünkü hatırnaz olmak, bir insanın gerçekten kalpten bağ kurabildiği, samimiyetle ilgisini gösterdiği bir davranıştı.
Ve o günden sonra, kasaba halkı Hatice’nin hatırnaz ruhunu daha çok takdir etmeye başladı. Kemal ise, hayatta ne kadar çok şeyin, sadece insanlara değer vermekle değişebileceğini keşfetti.
Sizce de bazen, en iyi çözüm, sadece bir insanın kalbine dokunmak değil mi?